Avrupa uyumu ya da Avrupa ahengi (İngilizce Concert of Europe yahut Uluslararası Viyana Düzeni); Napolyon Savaşları'nın sona erdiği 1815 yılından I. Dünya Savaşı'nın patlak verdiği 1914 yılına kadar geçen dönemde, Avrupa devletlerinin uluslararası arenada siyasi güçler dengesini gözeterek hareket etmelerini sağlayan sistem. Viyana Kongresi'nin ardından hayata geçirildiği için Kongre Düzeni olarak da bilinir. Uyum sistemi genellikle büyük devletlerin barışın tehdit edildiğine inandıkları anda topladıkları konferanslar şeklinde yürüyordu
Avrupa uyumu, Napolyon'un İmparatorluğunu mağlup eden, Dörtlü İttifak ülkeleri tarafından, yani Avusturya, Prusya, Rusya ve Britanya tarafından oluşturulmuş, daha sonra Fransa'nın da katılmasıyla üye ülke sayısı beşe çıkmıştır.
Oluşturulan bu sistemde, başlarda İngiliz Dışişleri Bakanı Robert Stewart, Avusturya Şansölyesi Klemens von Metternich ve Rus Çarı I. Aleksandr başı çekmekteydi. Charles Maurice de Talleyrand-Périgord, Fransa'nın uluslararası diplomaside diğer büyük devletlerin yanında tekrar yer almasını sağladı.
Avusturya'nın Alman Konfederasyonu içinde baskın güç olması ve Avusturya Şansölyesi Metternich'in muhafazakâr tutumları sebebiyle Uyum dönemi, "Metternich Devri" olarak anıldığı gibi, Viyana Kongresi'nin Avrupa'yı Fransız Devrimi'nden önceki statükoya getirme yolundaki tepkisel çabalar yüzünden "Avrupa Restorasyon Dönemi" olarak da adlandırılır. Almancada Pentarchie(pentarşi) ve RusçadaViyana Sistemi (Венская система, Venskaya sistema) olarak tanımlanmıştır.
Avrupa uyumu denilen bu sistemin yazılı kuralları olmadığı gibi yerleşik kurum ve organları da yoktu. Fakat bir kriz anında üye devletlerden herhangi biri konferans talep edebiliyordu.1 Bu dönem boyunca Büyük güçler defalarca çeşitli konferanslarda bir araya geldiler:
Nihayetinde, Avrupa'da milliyetçi akımların yükselmesi, 1848 Devrimleri, Kırım Savaşı, Almanya'nın birleşmesi, Risorgimento ve Doğu Sorunu gibi krizler yüzünden Avrupa uyumu sistemi etkinliğini giderek kaybetti.
Gottfried Leibniz gibi düşünürler2 ve William Wyndham Grenville3 gibi politikacılar "Avrupa federasyonu" fikrini önceden ortaya atıp, tartışmayı başlatmışlardı. Avrupa uyumu konsepti, bu kişilerin fikirleri üzerine uluslararası güç dengesi kavramı ilave edilerek Metternich tarafından geliştirildi. Böylelikle büyük güçler, birbirlerinin açgözlü emellerini ve hırslarını dizginleyeceklerdi;
Avrupa uyumu hayata geçer geçmez, uluslararası hukuk platformunda düzenleyici bir oluşum olarak ortaya çıktı. Gücünü de Viyana Kongresi Nihai Senedi'nde yer alan ve Kongre kararıyla Avrupa'da oluşturulan sınırların, sekiz imzacı tarafın onayı olmadan değiştirilemeyeceği, şeklindeki maddeden alıyordu.4
1792 yılında Fransız Devrim Savaşları ile başlayıp, Napolyon'un Saint Helena'ya sürgüne gönderildiği 1815 yılına kadar Avrupa ülkeleri sürekli olarak savaş hâlindeydi. Fransa'nın askeri fetihleriyle, liberalizm düşüncesi kıtanın büyük kısmına yayıldı. Böyle bir siyasi yayılma, birçok Avrupa devletinin Napolyon Kanunlarını iç hukuklarına adapte etmesi sonucunu doğurdu. Napolyon Savaşlarından galip çıkan ülkeler, Fransız Devrimi'nin radikal değişikliklerine tepki olarak, liberal ve milliyetçi akımları ezerek, Avrupa'da 1789 öncesindeki Status quo'yu tesis etmeye çalıştılar.
Avusturya, Prusya ve Rusya, 26 Eylül 1815 tarihinde, Hristiyan toplumsal değerleri ve geleneksel monarşiyi korumak amacıyla Kutsal İttifak adıyla bir birlik oluşturdular.5 Koalisyonun her bir üyesi, kendilerinden daha fazla liberal bir siyasi felsefeyle kurulmuş, Birleşik Krallık'ın anayasal monarşisini kurtarmak için tereddüt etmeden harekete geçtiler.
Britanya Dörtlü İttifak'ı, İkinci Paris Barış Anlaşması'nın imzalandığı tarihte, 20 Kasım 1815'te onayladı. 1818'de Fransa'nın da katılmasıyla koalisyon Beşli İttifak ismini aldı.6
Napolyon Savaşları'ndan sonraki yirmi yıl boyunca, Avrupa'daki uluslararası ilişkilerde en etkili olan anlaşmanın hangisi olduğu konusunda, tarihçiler arasında pek çok tartışma meydana gelmiştir. Ancak tarihçi Tim Chapman'a göre, tarafların anlaşma kurallarını işlerine geldiği gibi çiğneyebilecek olmalarını engelleyecek kurallarla zapturapt altına alınmadıklarının tespit edilmemesi durumunda, bu iddialar akademik tartışma boyutundan öteye gidemeyecekti.
Kutsal İttifak fikri Rus Çarı I. Aleksandr tarafından ortaya atılmıştı. Diğer Avrupa monarklarının, bu konuda Rusya'yı gücendirmek istememeleri sebebiyle, bu fikir epey taraftar ve imza topladı. Bu anlaşma hükûmetlerden ziyade, şahsen kralları yükümlülük altına sokmaktaydı. İmzalandıktan sonra kolayca göz ardı edilebilirdi. İttifak anlaşması sadece üç büyük devlet tarafından imzalanmadı: Papa VII. Pius (zira ittifak yeterince Katolik değildi), Padişah II. Mahmud ve İngiltere Kralı IV. George. İngiltere, Kıta Avrupası'nın politikalarına müdahil olmak istemiyordu. Dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı Robert Stewart'a göre böyle bir ittifak girişimi, "mistik ve anlamsız düşünceden" başka bir şey değildi. Kutsal İttifak fikri, Napolyon Savaşları'ndan sonraki karmaşık güç ve diplomasi oyunlarının yaşandığı döneme pek uygun görünmese de, bu İttifak, dönemin siyasilerinin ve düşünürlerinin beklediklerinden çok daha uzun, 1820'li yıllara, Beşli İttifak ortaya çıkana kadar varlığını sürdürdü.
Kutsal İttifak'ın aksine, Dörtlü İttifak standart bir anlaşmaydı. Dört büyük devlet, kendi müttefiklerini bu anlaşmayı imzalamaya davet etmemişti. Bu anlaşmanın asıl amacı, tarafların II. Paris Anlaşması kurallarına sadık kalmalarını sağlamaktı ki, bunda da 20 yıl boyunca başarılı olundu. Anlaşma, belirli dönemlerde bir araya gelerek, ortak çıkarlar doğrultusunda -ulusların refahı ve Avrupa'da barışın tesisi gibi- sözleşmenin gözden geçirilmesini de öngörmekteydi. Böyle bir gözden geçirme öngörülmüşse de, anlaşmada belli bir toplantı periyodu belirlenmemişti. Article VI Böyle olunca da ne bir komisyon veya komite oluşturuldu, ne de yeni bir konferans organizasyonu yapıldı. Bunun neticesi olarak, taraflar 1818 tarihinde tekrar bir araya geldiklerinde, Fransa savaşından kalan sorunlardan başka bir şeyle ilgilenmediler. Daha sonraki toplantılar da önceden belirlenmiş gündemlerle ve belli bir programa bağlı kalarak gerçekleşmedi. Sonraki toplantılar ad hoc olarak ve taraflar için tehlikeli bir ortam oluştuğunda -anlaşmada öngörülmemiş olmasına rağmen Avrupa'da ortaya çıkan devrimler gibi konular- yapıldı.
Aix-la-Chapelle Kongresi (1818), Fransa'nın müttefikler tarafından işgali konusu çözüldü. Fransa'nın, Britanya, Prusya, Avusturya ve Rusya devletleriyle tekrar eşit statüye getirilmesi sağlandı.
Verona Kongresi (1822), Fransa'nın İspanya'daki kargaşaya "kralcıların" safında müdahale etme konusunu tartışmak üzere toplanan kongreydi. Kongreden bu izni alan XVIII. Louis, İspanya Kralı VII. Fernando'yu tekrar tahtına oturtmak için, askeri birliklerini yardıma gönderdi.
1830'da the Hollanda Krallığı'na karşı Belçika'da ayaklanma başladı. Fransız Büyükelçisi Charles-Maurice de Talleyrand-Périgord Uyumun diğer üyelerine Belçika'nın bölüşülmesi için bir plan sundu. Bu plan kabul görmemiş olmakla birlikte, büyük güçler oy birliği ile Belçika'nın Hollanda Krallığı'ndan ayrılmasına onay verdiler ve 1839 Londra Anlaşması ile Belçika'nın bağımsızlığını tescil ettiler. Bu anlaşma aynı zamanda Belçika'nın tarafsızlığını da kabul ediyordu. Belçika'nın tarafsızlığı I. Dünya Savaşında Almanya'nın Belçika'yı işgali ile son buldu.
1818 yılında Britanya, kendisini doğrudan ilgilendiren konular dışında Kıta Avrupası'nın işlerine karışmama kararı aldı. Çar I. Aleksandr'ın sonraki devrim ve ayaklanmaların birlikte müdahale edilip bastırılması yönündeki teklifini reddettiler.
Büyük güçlerin, ekonomik ve siyasi alanda gittikçe artan çıkar çatışmaları, Avrupa uyumunun giderek bozulmasına yol açmaktaydı. 1848 Devrimleri ve bu devrimlerle birlikte gelen sınır değişikliği talepleri, Viyana Kongresi tarafından belirlenen Avrupa siyasi haritasını ve bu haritayla oluşturulmaya çalışan "Uyum" ittifakını şiddetle sarsmıştı.
19. yüzyılın ikinci yarısında, üye ülkeler arasında birbiri ardına patlak veren savaşlar (Kırım Savaşı (1854–56), İkinci İtalyan Bağımsızlık Savaşı (1859), Prusya-Avusturya Savaşı (1866) ve Fransa-Prusya Savaşı (1870–71) Avrupa uyumunun dağılmasına yol açtı. Bununla birlikte "kongreler sistemi" bir müddet daha başarıyla uygulandı. 1878 Berlin Kongresi'nde Balkanlar'ın siyasi haritası yeniden çizildi. Avrupa'daki güçler dengesi tamir edilemez şekilde bozulmuş, yerini birçok kararsız ve kaypak ittifaklar almıştı.
20. yüzyılın başında Avrupa, ittifak ve İtilaf devletleri olarak iki büyük cepheye ayrılmışlardı. Savaştan önceki son kongre olan Londra Konferansı, Balkan Savaşları'nı görüşmek üzere toplandı. 1914'te Temmuz Krizi ortaya çıktığında İngiltere bir konferans önerdi ama Avusturya-Macaristan ve Almanya, katılmayı reddettiler. Konferanstan bir ay sonra I. Dünya Savaşı meydana geldi. Savaştan sonra ise, daha kalıcı bir teşkilat, Milletler Cemiyeti teşkilatı oluşturulacaktı.
Bridge, Roy, "Allied Diplomacy in Peacetime: The Failure of the Congress 'System,' 1815–23" in Alan Sked, ed., Europe's Balance of Power, 1815–1848 (1979), pp 34–53.
Orijinal kaynak: avrupa uyumu. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page